KÜRT FİLOZOFLAR 9 - AŞKIN FİLOZOFU / MELAYÊ CİZÎRÎ (1567–1640)
Kürt tarihindeki en önemli şahsiyetlerden biri de Melayê Cizîrî'dir. Mela hem şiirleriyle hem de inanç ve düşüncesiyle Kürt milletinin yüreğinde önemli bir yer edinmiştir. Gerçek ismi Ahmed'tir. Şiirlerinde çoğunlukla iki mahlas kullanmıştır. Mela ve Nişanî. Cizre'de doğmuştur. Doğum tarihi konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte bazı kaynaklar 1567, 1570 ve 1589 gibi tarihleri göstermektedir. Bu tarihleri de ebcet hesabından elde etmektedirler.
Mela ilk eğitimini babası Mela Mihemed'in yanında alır. Sonra eğitimini sürdürmek için Diyarbakır'ın Setrabas köyüne gelir. Daha sonra da Hakkari, Amediye, Irak ve Mısır'da okumuştur. Eğitiminin ardından Hasankeyf'e gider ve orada Hasankeyf beyi Melîk Kamil'in yanında kalır. Melik Kamil'in kızı Selma'ya aşık olur. Bu mecazi aşk dolayısıyla otuz yaşında şiire başlar ve bu vesileyle değil sadece Kürtler arasında dünya şairleri arasında da şekçin bir şair olur. Gerçekten de Mela şiir sanatında Mevlana, Goethe ve Şirazi gibi şairlerden kalmamakla birlikte onları geçtiği bile söylenebilir. Zaten bunu kendisi de dile bir şiirinde şöyle dile getirir.
Ger lu'lu yê mensûr ji nezmê dixwazî
Wer şi'rê melê bîn, te bi Şîrazî çi hecet.
Yani: şiirde, inciden yakuttan cevherler görmek istiyorsan gel Mela'nın şiirlerini gör. Şiraziye ne hacet.
Cizreli Mela'mız bu dizelerde şairaneliğini övgüyle dile getirir. Ama bu övgüyü sadece o yöneltmez kendine. Ondan sonraki bir çok büyük şairde ondan övgüyle söz ederler. Örneğin bu konuda değerli Doç. Dr. Kadri Yıldırım Mela'yı onun şairaneliğini öven birkaç şairin şiirinden örnekler vermiştir.
F. Teyran :
Senaxwanê melê me Li hemû erd û cîhan
Mela'ya müteşşekirim her yerde
Mîr Umadîn:
Ji husnê rewneqek dayê Ku Şêx Ehmed me ustad e
Güzelliğinden bir bakış vermiş ki üstadımız Şêx Ahmed'tir bizim
Şêxê Xanî:
Bînave riha Melê Cizîrî Pê hey bikra Eliyê Herîrî
H.Q. Koyî:
Li Cizîrê yekêke Şêx Ehmed Sahibê naw û murşidê erşed
Cizre'de bir tanedir Şêx Ahmed şanlıdır ve en iyi mürşittir.
Se'îdê Nursî :
"Tu ji Melayî her bipirs, esrarê işqê hel dikit Vê muemmayê çi zani sed mela û muste'id"
Bunu Nursi ondan alıntılamış:
Sen Mela'dan sor, o aşkın esrarına varmıştır. Bu muammayı ne bilir bilgeler, alimler.
GOETHE:
Ey nîşanî te rêya rast kifş kir işq çi ye te diyar kir
Ey nişani doğru yolu keşfettin, aşk nedir açıkladın sen.
Mela'mızın büyüklüğüne dair birçok konuyu açıp bu konuları değerlendirebiliriz ama konuyu kısa tutmak için felsefî anlayışına geçelim. Antik çağlardan bugüne kadar birçok filozof “ilk töz (unsur) nedir” konusu üzerinde durmuşlardır. Özellikle bu bağlamda birçok yunan filozofu görüş bildirmiştir. Örneğin Thales ilk tözü “su” olarak ele almıştır, Anaximenes “hava”dır ilk töz demiştir, Herakleitos “ateş” olarak ele almıştır. Empedokles dört unsuruda ele alır. Ve su, toprak, ateş ve hava dörtlüsünü varoluşun temel unsurları olarak ele alır. Oysa Seyda bu dörtlüye bir tane daha ekler ve der ki “aşk” ta ilk unsurlar arasındadır. Hatta bu dört unsur insanı bıraktıktan sonra bile aşk terk etmez insanı ve ebediyen onla kalır.
Şu sözüyle aşkın beşinci unsur olduğunu dile getirir.
“ Me cewher unsurek xamis numa îro di tali'da”
Yani “ şimdi terkimizde beşinci bir cevher vardır”
Ve şöyle devam eder:
Hê di ber qalû belayê belkî ev alem nebû
Çerx û dewran, dewrî gerdûn, kumbedî mîna nebû
Husnê heq bû îstîwaî lami'a hebû
Erş û kursî hêj di mexfî bûn di kenza qudretê
Husn û hub zatê qedîm in lê cuda bûn ew yek.
Henüz kal-u belada bu alem yoktu
Çark ve devran, galaksiler, gökkube yoktu
Hakkın güzelliğiydi, istiva-yı lami'a vardı
Arş ve kursi henüz yokluktu ilahi kudretin kenzinde
Aşk ve güzellik en eski varlıklardı ama ayrıldılar biribirilerinden.
Yani sonradan bu aşk ve güzellik kavramı birbirinden ayrılıp cansız ve canlı varlıklara dağıtıldı. Bu sevda veya güzellikler vatanların topraklarına girdiler. Bu yüzden insanlar vatanlarını seviyorlar, kadınların simalarına girdi, bu yüzden erkekler onlara sevgi besliyorlar. Kilise ve havralara girdi bu yüzden insanlar oralarda ibadetlerini eda edip, yönelilerler oralara.
Mela'nın bu sözlerinden de çıkarılacağı üzere, Mela aşkı mecazi bir surette görmüyor. Mecazi bir aşktan hakiki bir aşka geçiş vardır Mela'da. Kolaylıkla diyebiliriz ki Mela aşk konusunda başlı başına bi ekoldur. Sahi acaba Mela gibi gerçek anlamda aşk elinden çeken kaç kişiye rast gelebiliriz bu dünyada? Gerçekten de Mela aşkın ve aşık olmanın derinliklerine ermiştir. Mela'nın indinde aşk ayrılıkla yücelip kutsallaşır. Aşkı yaşatmak için aşık daima maşukundan uzak olmalıdır. Ne zaman kavuşurlarsa, o zaman aşk ölür. Bu yüzden de Mela hiç evlenmedi, ömrünü bekar olarak bitirdi.
Cizreli Seydamıza göre, dinler arasında bir farklılık yoktur, hepsi birdir. Çünkü hepsi bir kökten gelip, bir mecraya akarlar. O mecra da Allahın huzurudur. Bu yüzden de insan bütün dinlerden nasiplenmelidir. Bu konuda Mela yine şöyle söyler. “ Ez êdî ji dêr û kenîşteyan kerixîm, ka werin vêca em bi hev re herin ba laleş”
“artık kilise ve havralardan sıkıldım, hadi gelin şimdi birlikte laleş'in yanına gidelim.”
Mela dini anlayışında vahdet-ül vücud felsefesini benimsemiştir. Ona göre her şey Allahın tecellisiyle vücut bulmuştur. Bu görüşünü Mela'nın şu sözlerinden çıkarıyoruz bu görüşlerini.
Yek e derya tu bizan qenc çi mewc û çi hebab
Di esil de ku hemî av e; çi av û çi cemed
(Bil ki birdir denizde, dalga da köpük te
Aslında hepsi sudur; su da buz da)
Yazımızın encamında Mela'nın hem şairaneliğiyle hem de fikir ve düşünceleriyle, geçen bunca yıllara rağmen hala da Kürdistanın yüreğinde bir meşale gibi yanık olduğunu söylemeliyiz. Onun milliyetperverliğinin ışığı hala da kürdlerin yolunu aydınlatıyor.
Paylaşımlarından ötürü Kadri Yıldırım Hoca'ya teşekkürler.