gönderen azad_26 » Cmt May 01, 2010 10:46 am
1 Mayıs İşçi Bayramı, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü.
Dünya üstündeki pek çok ülkede, resmî bayram olarak kutlanmaktadır. Türkiye’de ise ilk kez 1923′te resmî olarak kutlanmıştır. 2008 Nisan’ında, “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kutlanması kabul edilmiştir.
İlk kez 1856′da Avustralya’nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi’nden Parlamento Evi’ne kadar bir yürüyüş düzenlediler.
Mayıs 1886′da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar. Şikago’da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Luizvil’de (Kentucky) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. O dönemde Luizvil’deki parklar, siyahlara kapalıydı.
İşçiler, sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte Ulusal Park’a girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, ‘Böylece önyargı duvarı yıkılmış oldu’ şeklinde yorumlanmıştı.
Bu gösteriler 1 Mayıs’ı izleyen günlerde tüm harareti ile devam etti ve 4 Mayıs’ta kanlı Haymarket Olayı’na yol açtı.
Uygulanan yasal baskılarla bu gösterinin tekrarlanması engellendi. 1889`da toplanan İkinci Enternasyonal’de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada “Birlik, mücadele ve dayanışma günü ” olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi.
Türkiye’de İşçi Bayramı
Osmanlı Devleti döneminde işçi örgütlenmesinin en gelişmiş olduğu yer Selanik’ti ve 1911 yılında burada tütün, liman ve pamuk işçileri, 1 Mayıs gösterisi düzenleyerek bu günü kutladılar.
1912 yılında İstanbul`da ilk defa 1 Mayıs kutlaması gerçekleşti.
1923 yılında 1 Mayıs günü yasal olarak “İşçi Bayramı” ilan edildi.
1924`te hükümet kitlesel 1 Mayıs kutlamalarını yasakladı.
1925`te çıkan Takrir-i Sükun Yasası, İşçi bayramını kutlamayı yasakladı ve uzun yıllar bu yasak geçerliliğini korudu.
1935 yılında 1 Mayıs`a “Bahar ve Çiçek Bayramı” adı verildi ve ücretsiz tatil günü ilan edildi.
Türkiye Cumhuriyeti döneminde işçi hareketleri yüzyılın ikinci yarısından itibaren ivme kazandı.
1976 yılında uzun yıllar sonra ilk defa geniş katılımlı 1 Mayıs kutlaması Taksim`de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu`nun organizasyonu altında gerçekleşti.
1977 yılında İstanbul Taksim Meydanı’nda yaklaşık 500 bin kişiyle en geniş katılımlı 1 Mayıs toplantısı düzenlendi. Ancak, 28 kişi ezilme ya da boğulma nedeniyle, 5 kişi vurulma nedeniyle, 1 kişi de panzer altında kalarak yaşamını yitirdi. Yaklaşık 130 kişi yaralandı. 470 kişi de göz altına alındı fakat hiçbirinin olayla ilgisi kurulamadı. 1977 yılının 1 Mayıs günü, tarihe Kanlı 1 Mayıs olarak geçti. Hala ateşi kimin açtığı tam olarak belirlenemedi, olay halen aydınlatılamdı, sular idaresinin çatısından ve otel odalarından ateş açanlar ise bulunamadı.
İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan, Milliyet’ten Serhat Oğuz’a diyor ki:
-Valilik her şeyi önceden biliyordu!
Sonra devam ediyor:
-Polisi tembihlemişler hiçbir şey yapmayın diye… O kadar belliydi ki, patlamış tek silah getirmediler mahkemeye!
Ahmet İsvan 1977 yılında Taksim’de kutlanan 1 Mayıs’ta İstanbul Belediye Başkanı sıfatıyla yer alıyordu. Alanda yaşananları gördü. Devlet çarkının nasıl işlediğini tespit etti. Aradan bu kadar yıl geçmiş olmasına karşın, tespitlerinden asla geri adım atmadı:
-1 Mayıs’ta halkın üzerine panzerleri sürenler, tek silah bulup ortaya çıkartmayanlar, meydandaki kalabalığa ateş edenler, amirlerinin yanında resmi üniformalarıyla belediye başkanına saldıranlar aynı tezgâhın kirli mekanizmalarıdır!
Hepsini toplayınca tek yapı ortaya çıkıyor:
-Devlet!
Bunun başka izahı yoktur artık…
1 Mayıs katliamı devletin bir operasyonudur.
Çünkü o yıllarda devlet, hükümetiyle, güvenlik güçleriyle, istihbarat güçleriyle bir bütün olarak Türkiye’deki sol hareketlerin tümünü Sovyetler Birliği’nin uzantıları olarak görüyorlardı. Hatta bu görüşün kapsama alanına “Maocu” akımlarda giriyordu ki, bunların tümü “kahrolsun Sovyetler Birliği” diye bas-bas bağırıyorlardı.
Ama devlet başka görüşteydi:
-Solcuysan, hainsin!
O yıllarda CHP lideri Bülent Ecevit bile “tehlikeli” derecede “solcu” olarak kabul ediliyordu.
Bu yüzden 1 Mayıs’tan bir ay sonra onun da işini bitireceklerdi. Hem de Taksim’de tıpkı DİSK’e yaptıkları gibi miting sırasında Sheraton Oteli’nin çatısından dürbünlü tüfekle ateş ederek kürsü üzerinde vurarak…
Bu kadarını göze alamayan dönemin başbakanı Süleyman Demirel operasyonu deşifre etti. Ecevit’i aradı:
-Mitingi iptal et, seni vuracaklar. Sheraton’un üzerine keskin nişancı yerleştirdiler!
Bu kadar açıktı her şey… Biliniyordu. Kartlar açık oynanıyordu.
O yıllarda çılgın bir savaş ortamı vardı.
Dünyada “soğuk savaş” diye bilinen güç çatışması Türkiye’de yakıcı bir sıcaklıkta icra ediliyordu. Çünkü Türkiye, SSCB’nin sınır komşusuydu. Amerika bu oyunun baş aktörü olarak işbirlikçileriyle birlikte büyük bir solcu katliamına giriştiler.
1 Mayıs işte bu ortamda yapılmıştı.
Alana toplananların tümünü “düşman” olarak görüyorlardı, güvenlik birimleri…
Bu yüzden ilk tabanca sesiyle birlikte önceden mevzilenmiş olan tekitçileri kalabalığın üzerine ateş yağmuru başlattılar.
Yetinmediler.
Alanın köşelerine yerleştirilmiş polis panzerlerini kitlenin üzerine sürdüler. Ses bombaları attılar. Tazyikli su sıktılar. Yere düşmüş insanların üzerinden geçtiler. Sonra da Ahmet İsvan’ın dediği gibi “patlamış tek silah” bulup mahkemeye getirmediler. Kendi oluşturdukları delilleri kendileri yok ettiler.
Ama insanlar unutmadılar.
O gün 1 Mayıs alanında olanlar yakından gördüler ve biliyorlar:
-1 Mayıs’ın katili devlettir!
1979`da Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul`da miting yapılmasına izin vermedi, sokağa çıkma yasağı ilan etti. Buna rağmen İstanbul sokaklarında yüzbinlere ulaşan rakamlarla korsan 1 Mayıs kutlandı.
1981`de Milli Güvenlik Konseyi 1 Mayıs`ı resmi tatil günü olmaktan çıkardı.
1989`da trafik polisinin açtığı ateş sonucu işçi Mehmet Akif Dalcı yaşamını yitirdi.
1996`da Taksim Meydanı’nın yasaklı olduğu gerekçesiyle Kadıköy`de düzenlenen 1 Mayıs kutlamalarına yaklaşık 150 bin kişi katıldı. Eylemin ilk dakikalarında polisin silahsız göstericilere açtığı ateş sonucu 3 kişi hayatını kaybedince, Kadıköy`de büyük bir kitlesel isyan gerçekleşti. Bu olaydan sonra Kadıköy 2005 yılına kadar 1 Mayıs kutlamalarına yasaklı kaldı. Ayrıca telsizinin sesini açık unutan bir sivil polisin göstericiler tarafından oldukça şiddetli bir şekilde dövülmesini ve bir başka yerde polislerin eğlenerek seyrettiği bir linç girişiminin televizyonda canlı yayınlanması de hafızalara kazındı.
2006 yılında en geniş katılımın yaşandığı ilçe Kadıköy oldu. Çeşitli sendikalar ve gruplar saat 12:00 sularında Rıhtım Caddesi`ne yürüdü. Düzenlenen miting sonrası saat 16:00 sularında gruplar tamamen dağıldı.
2007 yılında 1 Mayıs’ı tekrar Taksim’de kutlayarak aynı zamanda 1977′de olan olayları anmak isteyen grupları polis silah, biber gazı, gaz bombası kullanarak durdurmaya çalıştı. 100′den fazla kişi yaralandı. Valiliğe göre 580, diğer kaynaklara göre 700′e yakın gözaltı gerçekleşti. İbrahim Sevindik adındaki bir vatandaş hayatını kaybetti.
2008 Nisan’ında, 1 Mayıs’ın “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kutlanması kabul edildi.
2008 yılının 1 mayıs kutlamaları ise olaylı geçti. Gerginlikler ve sıkı güvenlik önlemleriyle diğer yıllardan farksız olarak Taksim Meydanı’nda kutlanılmasına izin verilmedi. Sıkı güvenlik önlemleri nedeniyle şehrin önemli ulaşım aksları olan bazı yollar, tren ve deniz ulaşım araç seferleri iptal edildi. Günün sonunda ortaya çıkan bilanço; İstanbul genelinde 530 kişi gözaltına alındı, 38 kişi yaralandı. Polis sert önlemler alınca sendikalar binadan bile çıkamadı.
2 Mayıs ve devam eden günlerde ana haber bültenlerinde yayınlanan görüntülere polisin İstiklal Caddesinde bir turist grubunu joblarken, Şişli’de kafede oturan birini joblerken ve yere düşen bir kadın göstericinin kafasına tekme ve jobla vururken görüntüleri yayınlandı. Ayrıca Şişli Etfal Hastanesi hemşirelerinden biri polis tarafından tartaklandığı görüntüler ve hastaneye atılan gaz bombaları bir çok kurum tarafından tepkiyle karşılandı.
Bugün 1 Mayıs, işçi ve emekçi bayramı. Emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü. Kısaca Emek Bayramı. Tüm emekçilere, özgürlük ve demokrasi için mücadele eden herkese kutlu olsun!
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Selahattin ERDEM arkadaşın kaleme aldığı 1Mayıs ile ilgili makalesinide sizinle paylaşmak istedim
1 Mayıs Emek Bayramı reel sosyalizmin devlete bulaşmayan, devletleşmeyen, toplum düzeyinde kalan temel değerlerinden biri. Bu nedenle devletçi sosyalizm yıkılmış olmasına rağmen 1 Mayıs yaşıyor. Hem de çok daha anlamlı hale gelmiş bulunuyor. Daha geniş kesimler tarafından kabul görüyor ve çok daha içten kutlanıyor. 1 Mayıs bugün de özgürlük ve demokrasi mücadelesinin temel bir değeri olmaya devam ediyor. İşçi sınıfı mücadelesinin insanlığın özgürlük yürüyüşüne katmış bulunduğu çok önemli bir değer oluyor. İnsanlığın özgür duruşunu ve özgürlük arayışını etkilemeyi sürdürüyor. Evrensel bir kazanım olarak özgürlük ve demokrasi mücadelesini etkileme durumunun devam edeceği anlaşılıyor.
1 Mayıs’ın Türkiye işçi ve emekçilerinin yürüttüğü demokrasi mücadelesi üzerindeki etkisi çok daha anlamlıdır. Bu mücadeleyi belki de en çok etkileyen ve alevlendiren 1 Mayıs Emek Bayramı olmuştur. 1 Mayıs ile özgürlük ve demokrasi mücadelesi adeta özdeşleşmiştir. Her 1 Mayıs’ta emekçi mücadelesi yeni bir durum ve düzey kazanmıştır.
Bu mücadelenin tarihinde 1977 yılının 1 Mayıs’ı elbette unutulmazdır. Bu, hem kitlesel katılım düzeyi ve görkemiyle böyledir, hem de verdiği 34 şehidi ve yüzlerce yaralısıyla böyledir. 1977 yılında Türkiye’de 1 Mayıs tarihsel anlamına bir kez daha kavuşmuştur. Otuz üç yıldır emekçiler ve tüm demokratik güçler kontrgerilla tarafından düzenlenen bu katliamın etkisini sürekli yaşamıştır. Bugün de bu etki ve bunun yarattığı sorumluluk duygusu tüm canlılığıyla yaşanmaktadır.
Günümüzde Türkiye’de 1 Mayıs Emek Bayramı demek, halkın demokrasi mücadelesi demektir. Demokrasi hareketi ile 1 Mayıs özdeşleşmiş durumdadır. Emekçiler yürüttükleri ekonomik mücadeleyi demokrasi hareketiyle birleştirdikleri oranda 1 Mayıs gerçeğine ulaşmış olmaktadır. 1 Mayıslar Türkiye demokrasi mücadelesinin en önemli günleri olmaya devam etmektedir.
Kürt halkı ve emekçileri açısından 1 Mayısların anlamı çok daha farklıdır. Burada emeğin özgürlüğü ile ulusal ve toplumsal özgürlük tümüyle iç içe geçmiştir. Yani özgür emek eşittir özgür-demokratik ulus ve özgür-demokratik toplumdur. 1 Mayıslar Kürt halkının ulusal ve toplumsal özgürlük mücadelesinde her yerde olduğundan çok daha canlı ve anlamlı bir biçimde yaşanmaktadır.
Kürt halkı hemen hemen tamamı işçi ve emekçilerden oluşan bir toplumdur. Dolayısıyla Emek Bayramı tıpkı Newroz gibi tüm Kürtlerin bayramı olmaktadır. Bu nedenledir ki, bugün Kürtler kadını ve erkeği ile bulundukları her yerde 1 Mayıs kutlamalarına katılmaktadırlar. Hem de her yerde en kitlesel ve en coşkulu grubu oluşturarak 1 Mayıs bayramını kutlamaktadırlar.
Kürt halkının yürüttüğü özgürlük ve demokrasi mücadelesi, tamamen 1 Mayıs’ın temsil ettiği özgürlük, eşitlik ve dayanışma değerleriyle doludur. Dolayısıyla Kürt Özgürlük Mücadelesi, aynı zamanda 1 Mayıs’ın ifade ettiği sosyalizm mücadelesi olmaktadır. Kürt Özgürlük Mücadelesinin yarattığı değerler, aynı zamanda 1 Mayıs’ın değerleridir. Bunun tersi de doğrudur. Bu bakımdan 1 Mayıs’ı günümüzde en anlamlı bir biçimde yaşayan ve yaşatan toplum Kürtler olmaktadır.
Kürt Özgürlük Mücadelesinin hedeflediği özgür, farklılıklara dayalı eşit ve demokratik toplum ilkeleri, aynı zamanda 1 Mayıs’ın temsil ettiği gerçek sosyalizmin de ilkeleridir. Dolayısıyla 1 Mayıs’ın anlamını teorik ve pratik olarak günümüzde en güçlü yaşatan toplumlardan biri Kürtlerdir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği demokratik modernite çizgisi, 1 Mayıs’ın anlamını içinde taşıyarak tüm emekçilere doğru mücadele yolunu gösteren en sistemli teorik çizgidir.
Böyle bir çizgi öncülüğünde gelişen Kürt özgürlük ve demokrasi mücadelesi, bugüne kadar 1 Mayıs gerçeğine büyük değerler kattığı gibi, bundan sonra da daha büyük değerler katmaya devam edecektir. 1 Mayıs özgürlük ve demokrasi bayrağını Kürt halkı her zaman yükseklerde dalgalandıracaktır. Uygarlık tarihi boyunca yürüttüğü özgürlük mücadelesiyle Newroz Halkı olmayı başardığı gibi, bundan sonra yürüteceği daha güçlü mücadelelerle 1 Mayıs Halkı olmayı da başaracaktır. 2010 yılı 1 Mayıs’ını özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yeni bir başlangıç yapmayı bilecektir.
Bu temelde tüm 1 Mayıs şehitlerini saygıyla anıyor, halkımızın ve tüm emekçilerin 1 Mayıs Emek Bayramlarını kutluyoruz!
Selahattin ERDEM