1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Fethullahçı itiraflar

MesajGönderilme zamanı: Cum Haz 04, 2010 5:23 pm
gönderen azad_26


Resim

Hemen anladılar.

Önce aceleyle ağızlarından kaçırdıkları 'İskenderun ile gemi baskını arasında 'manidar' bağ' olduğuna dair sözlerin...

'Ulusal menfaatlerine' nasıl 'zarar' vereceğini gördüler...

'PKK ile İsrail arasında bağ' kurmanın, İskenderun'daki çatışmanın arkasında İsrail'in olduğunu iddia etmenin, Türk bölgesel emperyalizminin ABD ile olan stratejik ittifakına ters düştüğünü, böyle bir iddianın yolu 'savaş ilanına' açtığını anladılar...

İyi de, hem Bakan Çelik, hem de 'yeni damat' gibi utangaç, sıkılgan CHP Başkanı neden İsrail'i PKK ile irtibatlandırmaya kalktılar.

Çünkü onlar, yani 'ılımlı, liberal muhafazakar İslamcılar' ve 'laik, hem de Alevi Kılıçdaroğlu gibiler, bu 'iki olayın eşzamanlılığından', Müslüman kamuoyunu Kürtlere karşı kışkırtmak için yararlanmaya kalktılar.

Onlar, İsrail'li katillerin döktükleri kanı, Kürtlere karşı kullanarak, aslında dertlerinin İsrail'in barbarlığı olmadığını gösterdiler.

El çabukluğu ile, İsrail saldırısını ikinci plana atarak önemsizleştirmenin ve halkın haklı tepkisini, savaşı tırmandırma pahasına PKK hedefine yöneltmenin telaşına düştüler.

Sonra ne oldu?

Akıllar başa geldi.

İçişleri Bakanı 'İstenderun ile gemi baskını'nı 'paralel' olarak ele aldıklarını, ama bunların arasında 'bağ' kurmadıklarını açıkladı.

Böylece, bütün 'yandaş' medyaya da yön vermiş oldu: 'Paralel' ele alın, 'bağ' kurmayın.

'Paralel ele alın' direktifi, 'Müslüman kamuoyunun İsrail'e karşı öfkesini Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı çevirin' demekti.

'Bağ kurmayın' direktifi ise, 'İsrail'le sürtüşmeyi düşük yoğunlukta tutun, gelecekte yeniden ABD-İsrail-Türkiye eksenini imkansız hale getirmeyin' demekti.

Özetle, İçişleri Bakanı demek istiyordu ki, bizim için İsrail'in vahşetiyle mücadelemizden daha önemli olanı 'PKK'ye karşı mücadelemizdir.'

Nitekim, Fethullahçı Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne, bizim içişlerine ait direktifi yorumlamamızı gereksiz kılacak açıklıkta, cemaatin 'İsrail saldırganlığını' ikinci plana atma gayretini açığa vurdu. O, dünkü makalesinde şöyle yazıyordu:

'PKK'nın başlattığı terör, İsrail'in Mavi Marmara gemisine yönelik terör saldırısından daha önemli.'

Evet.

Tastamam böyle.

İsrail'le 'beklenmedik' kriz, Fethullahçı çevreyi telaşlandırmıştır.

Kontrollü krizin kontrolden çıkacağı korkusu bacaları sarmıştır.

Fethullahçılar, krizin kontrollü bir şekilde yürütülmesinden yanadırlar; ABD ve İsrail'e karşı 'tatlı-sert muhalefet' oyunuyla, Arap, Fars Müslüman aleminde 'ılımlı İslam' hegemonyasını amaçlamaktadırlar.

Bu oyunun, öncüleri arasında 'radikal İslamcıların' olduğu 'Gazze'ye yardım' eyleminin kanlı sonucuyla bozulmasından telaşa kapıldılar.

Şimdi bütün güçleriyle krizi 'makul' bir sınırda tutmak için, halkın öfkesini İsrail'den Kürtlere karşı çevirmenin yollarını arıyorlar.

O nedenle onlar, içerdeki savaşı derinleştirmeye, her türlü barışçıl öneriyi çürütmeye çalışıyorlar.

Nitekim, 'PKK'nin başlattığı terör, İsrail'in Mavi Marmara gemisine yönelik terör saldırısından daha önemli' diye yazabilen Türköne, AKP'nin PKK'yi muhatap almamasını, alırsa seçimlerde kaybedeceğini de yazdı.

Böylece Fethullahçılar için İsrail'in saldırısı 'önemsiz' olduğu gibi, TSK ile PKK arasında süren savaşta dökülen kanlar da, 'kaybedilecek oyların' yanında 'önemsiz' ilan ediliyordu.

Bütün bunlar, Fethullahçı hareketin, Said-i Kürdi'yi 'Türkleştirmesinden' de anlaşılacağı gibi, İslam'ın 'birliği' anlamında 'ümmetçilikten' ziyade, Türkçü, milliyetçi özünü de ortaya koymaktadır.

'PKK'nin başlattığı terör, İsrail'in Mavi Marmara gemisine yönelik terör saldırısından daha önemli' sözleri, hem AKP'nin hem de Fethullahçı çevrenin 'Türk-İslam sentezi' denilen dünya görüşlerini en açık, en kesin ve en mükemmel şekilde özetlemiştir.

Her şey açık.

Türk diplomasisinin ABD ve İsrail'le oynadığı 'düşük yoğunluklu diplomatik sürtüşme', beklenmedik şekilde amacına ters düşen tehlikeli bir oyuna dönüşmüştür.

Tıpkı 'düşük yoğunluklu savaş'ın da hızla 'orta yoğunluklu savaşa' dönüşmekte oluşu gibi...

Türk bölgesel emperyalizmi bölgede nüfuz alanlarının paylaşılması için militarist bir yolda hızla yürüyor.

Kürt sorununda tek bir kararla savaşı durdurabilecekken, savaşın devamında ve yayılmasında ısrar ediyor.

Bunu da hasmını 'ya teslimiyet, ya ölüm' ikilemine hapsederek yapmaya çalışıyor.

Kürt savaşı, Ortadoğu devletlerini ve İsrail'i de içine çeken bir krize dönüşmüştür.

Bölgesel nüfuz savaşları kapımızdadır ve Fethullahçı yazar nasıl 'PKK'nin başlattığı terör, İsrail'in Mavi Marmara gemisine yönelik terör saldırısından daha önemli' diyerek, gerçek görüşünü dile getirmek zorunda kalmışsa, bütün bu 'düşük yoğunluklu diplomatik sürtüşmelerin' ve 'düşük yoğunluluktan orta yoğunluğa tırmanan savaşların' altında yatan nedeni de, yine bir Fethullahçı yazar, Star gazetesinde dile getirmiştir.

Yazımızı, Star yazarı Nasuhi Güngör'ün şu sözleriyle bitirelim:

'Türkiye, dünyada kendisine yeni nüfuz alanları elde eden ve bunların eski sahiplerini ürküten bir ülkedir.'

Günlük Gazetesi