Doktor Haluk Aktaş

akademi ve sanatçılarımız

Doktor Haluk Aktaş

Mesajgönderen admin » Pzr Nis 10, 2011 1:48 pm

Resim

Haluk aktaş 1985 yılında heridanda doğdu
İlk ve orta ögrenimini bingöl ilinde tamamladı
Baba aktaş,ın bir kamu görevi icabı bingöl iline yerleşmesi sonucu
Çocuklarının egitimlerinin bir bölümünü bu ilde tamamlamıştır
Haluk üniversite yıllarını ankarada tamamladı
Ankara hacettepe ünersitesi tıp bölümünü başarıyla bitirmiş
Bu üniversitede aldığı egitimlede başarılı bir doktora görevini üstlenmiş
Ve bu görevini yine dogup büyüdügü topraklarda güneydogu anadolu bölgesinde icra etmek için göreve başlamıştır

Kategori: Akademisyenler
Cinsiyet: E
Çalıştığı Sektör: Sağlık- Tıp
Eğitimi: Üniversite
Mesleği: Doktor.
Yaşadığı Ülke: Türkiye
Yaşadığı Şehir: Diyarbakır
Web site: http://haluk1985.spaces.live.com
İlgi alanları: Siyaset, Kültür-Sanat, Sağlık, Spor, Felsefe
Sevdiği Kitaplar: Can Dündar, Orhan Pamuk, Mehmet Uzun, Yaşar Kemal
Sevdiği Müzikler: Haluk Levent, Leman Sam, Cem Karaca, Sezen Aksu
Sevdiği Filmler: Diğerleri, Berlin, Aşk ve Gurur, Yazı Tura, Türev
Sevdiği Yemekler: Baklava üstü dondurma
Sevdiği Mekanlar: Tavacı Recep Usta
Üye olduğu dernek ve klüpler: ÇYDD
Yaptığım Sporlar: Futbol, Masa Tenisi, Yürüyüş

"AKTAŞ,IN KALEMİNDEN NOTLAR"1985 yılının bir Nisan sabahında (ki kendisi 15'i olur) sabah ezanından sonra (saat daha bizim köye uğramamıştır o dönem) hayata göz kırpmışım...
Hayat ise "ben senin bildiğin kızlardan değilim" diye tokatı basmıştır...
Tokadı sakladım yıllarca gömleğimin sol cebinde... Gün gelir çıkarırım tokadı ve Nuri Alço havasında gülerim diye beklemekteyim...
Hayatın bardağına ilaç atamadım ama hayat çorbama sinek attı her seferinde...
Bazen de hayatın kendisi "çorbada sinek" oldu...
"Çorbada sinek"i hayat felsefem yaptım...
Her çorbada tuzum olsun istedim bazılarında sinek oldum...
Sinekleri çok sevdim, pisliği ve kirliliği gösterirler diye...
Çorbayı hiç sevmedim dibindeki sineği göstermiyor diye..!

"BEN HİÇ MİLİYETÇİ OLMADIM"
Hayatım boyunca hiç milliyetçi olmadım...
Milliyetçi olmanın iyi bir şey olduğunu da hiç düşünmedim...
"Solcuyum" dedikleri için "milliyetçiyim" diyemediklerinden, "ulusalcıyım" diyebilenlerden de olmadım...
"Anti-emperyalist duruş esastır" deyip, her fırsatta ordudan medet umanlardan da olmadım, tarihte gerçek anti-emperyalist duruş sergileyen Mahir Çayan, Deniz Gezmiş gibilerin, Amerika' nın "bizim çocuklar" dediği ordu tarafından öldürülmesine kafasını toprağa gömenlerden de olmadım...
Hayatımda milli maç galibiyeti dâhil bayrak salladığım olmamıştır. Utandığımdan veya sevmediğimden değil, benim için bayrak sallamanın bir anlam ifade etmemesinden...
Bayrak sallamanın siyasal bir amaç haline gelmesinden, pisliklerin üzerini örtmek için kullanılmasından, aydınlanmanın, Türk filmi izlemenin, Türk edebiyatı okumanın önünde engel olmasından, Türkiye bayrağının neredeyse Türkiye’nin ekonomik ve sosyal refahından ve Türkiye insanından daha değerli hale getirilmesinden ve getirilmek istenmesinden, vatan ve bayrak için her şey ama her şey mubahtır anlayışından iğrendim...
Sabah, akşam evinin balkonunda, odasının duvarında ve kendi elinde bayrak eksik etmeyenlerin Türk sineması ve edebiyatı üzerine iki kelam laf edememesine üzüldüm, dünya edebiyatı ve sineması hakkında hiç konuşmaya yeltenilmemesi gerektiğini görünce umutlarım kırıldı, yok oldum...
Hayatımda hiç milliyetçi olmadım...
Tek ortak paydamızın ait olduğumuz millet veya vatandaşı olduğumuz ülke olanı, sırf bu ortaklık yüzünden savunamayacağımı ve yüceltemeyeceğimi düşündüm. Savunmak ve yüceltmek için tek bir kriterim oldu; haklılık...
"Bağımsızlık" denen olgunun sadece bizim için olmadığını düşündüm...
Bu ülkeye karşı yapılan emperyalist saldırıların karşısında saf tuttum. Yanı başımızda, Irak'ta, emperyalizmin alası yapılırken mecliste "Irak’a asker gönderme"nin konuşulduğunu görünce utandım...
Kendi içişlerimize müdahale olunca kıyameti koparanların, Irak'ın içişleri karşısında "girelim, girelim" diye tempo tuttuklarını görünce şaşırdım kaldım...
Her sorun karşısında bayrak sallamanın, en başta sorunu örtbas ettiğini görmeyenleri gördükçe “derin”lere daldım!..
Artık bayrakları bir güzel ütüleyip, sandıklara saklamanın vakti gelmedi mi?
Atatürk'ün; "Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır" şiarını kabul edip, görevimizi en iyi yapmaya çalışmanın vakti gelmedi mi?
Dostoyevski'nin muhteşem dizesi "dünyayı güzellik kurtaracak"ın üzerine Zülfü Livaneli'nin, Sait Faik'in öyküleri ithafen söylediği "bir insanı sevmekle başlayacak her şey" dizesiyle doruğa ulaştırdığı şiiri anlamanın vakti gelmedi mi?
Tarih bilincini, alternatif tarih söylemlerine kapatmadan bilim ışığında yeniden oluşturmanın vakti gelmedi mi?
Birbirimizi anlamanın, güvenmenin ve sevmenin vakti gelmedi mi?
Haluk Aktaş (yani ben)
Wêngu Rêngî Hêrîdonî
Kullanıcı avatarı
admin
Mesaj Panosu Yöneticisi
 
Mesajlar: 211
Kayıt: Çrş Oca 28, 2009 11:30 pm
Konum: yönetici

Dön heridan akademisyenleri

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Google [Bot] ve 6 misafir

cron