4-Eylül-1924 Beytüşşebab ayaklanması
Nasturiler, 7 Ağustos 1924’ te Hakkari Valisi ve beraberindekilere, Hangediği’nde saldırarak bir binbaşı ve 3 eri öldürürler, Valiyi de esir alırlar. Bunun özerine çevre illerden buraya birlikler kaydırılır. Bu birliklerden birisi de Şırnak’ta bulunan 7. Kolordu 2.Tümene bağlı 18. Piyade Alayıdır. Bu alay Azadi açısından önemlidir. Çünkü bu alayda Azadi Örgütü mensubu çok subay ve er vardır. Örneğin Komutan yaveri Teğmen Ali Rıza örgüt merkez üyesi ve aynı zamanda Yusuf Ziya Bey’in kardeşidir. Yine burada bulunan Yüzbaşı İhsan Nuri,örgütün Siirt Şube başkanıdır.
Şırnak’tan Beytuşşebep’a nakledilen 18.Piyade Alayı,olay yerine vardığında alay yaveri Teğmen Rıza ağabeyi Yusuf Ziya Bey’den bir telgraf alır. Telgrafı, isyanının başlatılması şeklinde deşifre ettiğinden 3-4 Eylül gecesi isyanı başlatır. Yusuf Ziya Bey daha önce Muş ovası köylerinden Vartinis’te Beytuşşebap grubunun 6 Eylül’de firar edeceğini Van ve Siirt’i basacağını söylemiştir, (R.Hallı S.73). Bu da hareketin daha önceden planlanmış olduğunu gösterir. Azadi’nin Türkiye Kürdistan’ında bir dizi baş kaldırı planı mevcuttur. Çünkü daha sonra Diyarbakır İstiklal Mahkemesinde Savcı A.Süreyya, Bitlis’ten söz ederek Şeyh Said’e şöyle söyler: “ Cıbranlı Halit Bey ve Yusuf Ziya size isyan için teklifte bulunmuş, Bitlis’teki cephaneliği ele geçireceklerinden söz etmişlerdi. Demek ki ilk çıkışta yenilgi olmasaydı benzer eylemler tekrarlanacak, ikinci aşamada kurtarılmış topraklarda bir ulusal hükümet ilan edilecekti.”
Şifreli haberleşme Azadi’nin sıkça kullandığı bir yöntemdir. Diyarbakır İstiklal Mahkemesi’nde ifadelerden biri şöyledir: “ İsmail Hakkı Saweyş, örgüt lideri Cibranlı Halit Bey’e yolladığı telgrafta “Halep’te Bozo Bekir’i Necmi Bey’e taktim ettim, buradaki ticaret şubelerini himaye etmesini rica ettim. Vaat aldım”. Buradaki Bozo’nun Kürt, Necmi’nin Fransız olduğu şifreli olarak belirtilmiştir.
Sonuçta, telgrafların yanlış deşifre edilmeleri veya iletişim eksikliği nedeniyle bu alayda görevli dördü subay (Yüzbaşı İhsan Nuri, Vanlı Teğmen Hurşit, Teğmen Rasim ve Teğmen Tevfik), toplam 350 asker 10’u otomatik 380 tüfek, erzak ve mühimmatı da beraberlerinde alarak firar etmişler.
Albay Reşat Hallı, olayı sıradan, ancak büyük bir firar eylemi gibi tarif etse de İnönü Trabzon’da bulunan Cumhurbaşkanı M.Kemal’e sunulan raporda Van, Muş, Bitlis ve Siirt’e tertiplenmekte olan daha geniş çaplı bir ayaklanmanın parçası olarak ele almaktadır.
Bu olayla ilgili olarak İhsan Nuri “o zaman Azadi Komitesi’nin bilgisi dahilinde, Kürdistan’ın bağımsızlığı için başlattığı isyan yenilgi ile sonuçlanınca Teğmen Rıza, kardeşi ve damadı tutuklandılar”. ( İ.Nuri 92.S.55-56)
O dönemin önemli şahsiyetlerinden Zınar Silopi: “ İsyanın o tarihte başlaması deşifrasyon hatasından değil, Yusuf Ziya Bey’in şahsı tasarrufuyla Bitlis Şubesinin kararından olmuştur. Diyarbakır Şube Başkanı Ekrem Cemil Bey, olayı Yusuf Ziya’nın hayalperest ve taşkın kişiliğine bağlamaktadır.
En önemlisi, Teğmen İsmail Hakkı Şawes’e (Cıbranlı Halit Bey’in yanında çalışan 3 subaydan biri olan Şawes, örgütün şifrelerini kullanan, Suriye’de Fransızlar’la, Irakta İngilizler’le görüşen, yabancı dil bilen bir kişidir), göre de bu isyan Azadi merkezinin istek ve emirlerine zıt olarak Bitlis şubesince başlatılmıştır”.
R.Olson, Beytuşşebap İsyanından sonra Irak’a kaçan ve İngilizlerle görüşen Kürt subayların Ali Zeki, İsmail Hakkı, İhsan Nuri, Tevfik ve Ahmet Rasim olduğunu söyler. Bunlar İngilizlerle yaptıkları analizlerden, Azadi mensuplarının, gerçekleştirilen Nasturi Hareketi’nin anti -Kürt karakterini anladıklarını söylerler. Kürtler’de dinsel fanatizmi körüklemek ve Nasturi mallalarını yağmalamak, bununla da Azadi’nin bölge Kürtleri arasındaki etkinliğini gölgelemek, Kürtleri İngilizler’le karşı karşıya getirmek planları vardı. Nasturiler’in işi bitirilince sıranın kendilerine geleceğini anlamışlar ve buna isyanla cevap vermişlerdir.
Beytuşşebap İsyanının fazlaca dikkat çekmemesi için resmi tarih yazıcılarının bu isyanı , Şeyh Said İsyanı gibi İngilizlerin kışkırtması, irticai gibi karalamalarla lanse edemeyeceğinden, ulusal, seküler ve geniş çaplı olan bu askeri hareketi ancak gözden kaçırmak, önemsizleştirmek istemiştir. Bu nedenle Türkçe kaynaklarda pek yer almamıştır. Türk tarih yazımı, Kürt ulusal bilincinin oluşmasını önlemek, zayıflatmak için Kürtlerin her zaman emperyalistlerin kışkırtmasıyla hareket ettiklerini yayarak, geçmişlerine karşı utanma ve aşağılanma duyguları yaratmak tezlerini ileri sürür. Oysa ki, Azadi Örgütü tüm çabalarına rağmen, hiçbir emperyalistten hiçbir yardım almamıştır.