Rozerin'in babasına 'örgüt propagandası' soruşturmasıAMED (DİHA) - Tarihi Sûr direnişinde katledilen Rozerin Çukur'un babası Mustafa Çukur hakkında, cenazelerinin verilmesi ve kentlerdeki katliamların son bulması için DTK Genel Kurulu'nda yaptığı konuşma nedeniyle "Örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla soruşturma açıldı. Dava açılması halinde 7 buçuk yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak olan baba Çukur, Kürt kentlerindeki katliam ve yıkıma karşı çıktığı için hakkında soruşturma açıldığını söyledi.
Amed'in (Diyarbakır) Sûr ilçesindeki tarihi özyönetim direnişinde 8 Ocak'ta başından vurularak katledilen ve cenazesi 151 gün sonra alınan Rozerin Çukur'un (17) babası Mustafa Çukur hakkında, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Olağanüstü Genel Kurulu'nda Sûr direnişinde yaşamını yitiren aileler adına yaptığı konuşmadan dolayı soruşturma açıldı. "Örgüt propagandası" yaptığı iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan Çukur, cenazelerini alabilmek için 9 aile ile birlikte nöbet eylemi başlatmıştı. Aileler, 5 ayı geride bırakan nöbet eylemi sonucunda çocuklarının cenazelerini alabilmişti. Baba Çukur, 26 Mart'ta davet edildiği DTK 1. Olağanüstü Genel Kurulu'nda Sûr direnişinde yaşamını yitiren aileleri temsilen konuşma yapmıştı. Çukur, konuşmasında Sûr, Cizîr (Cizre), Silopiya (Silopi), Nisêbîn (Nusaybin) ve diğer kentlerdeki özyönetim direnişlerinde katliamların durdurulması, çocuklarının cenazelerinin bulunmasını istemişti.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı (Terör Suçları Soruşturma Bürosu) konuşma nedeniyle Çukur hakkında soruşturma açarak ifadesinin alınması için emniyete yazı gönderdi. Çukur, 9 Ağustos'ta Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'ne giderek "şüpheli" sıfatıyla ifade verdi. Çukur'un yaptığı konuşmada kentlerde yıkım, talan, katliam ve bombardımanlara karşı verilen mücadeleye için söylediği "direniş" sözüyle PKK/KCK eylemlerini "meşrulaştırdığı", çatışmalarda yaşamını yitirenler için söylediği "şehit" sözüyle PKK'lileri "Kahramanlaştırdığı" ileri sürüldü. Savcının, dava açması durumunda Çukur, 7 buçuk yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak.
'Ölümlerin durması için mücadele ettik'
Kızı Rozerin'in katledilmesi sonrasında birçok sıkıntı ve sorunla karşılaştıklarını ifade eden Baba Çukur, "8 Ocak'ta kızımın ölüm haberini aldığımızda aile olarak zaten yıkılmış bir vaziyetteydik. Ölüm hayatımızda olağan bir durum, her insan doğar, yaşar ve ölür. Genç yaşta bir çocuğunun daha hayatının baharındayken öldürülmesi başka bir şey bir acı. Rozerin sivildi. Kızımın ölüm haberini aldıktan sonra bütün resmi kurumlara başvurarak 'cenazemizi almak istiyoruz' dedik. O dönemde Sur'da çok yoğun bir çatışma ve bombardıman vardı. Tam 5 buçuk ay cenazenin alınması için uğraştık. Cenazeleri almak için ailelerle açlık grevi başta olmak üzere birçok eylem yaptık. Çocuklarımızın defnedildiği yeri, 'operasyon bitti' açıklamasından sonra devlet yetkililerine söyledik. Ama yine de bizi 5 ay beklettiler. Bu aileler için ayrı bir yıkımdı. Bunun verdiği acıyla aileler devlete ve sorumlulara tepki gösterdi. Aileler olarak o zaman yaptığımız çağrılarda dedik ki 'İnsanlar ölmesin.' Bunu sadece Sur'daki direnişte yer alan olan ya da orada mahsur kalan siviller için söylemedik. Burada askerler, polisler, siviller de öldü. Bunu herkes için söyledik. Kimsenin ölmesini istemedik. Bunun çabası ve mücadelesi içinde olduk" diye kaydetti.
'Darbeden sonra bizim haklı olduğumuz ortaya çıktı'
Çocuklarının cenazesini almak için nöbet eyleminde olan ailelerin "Sur'da devlet uzantısı çeteler aracılığıyla kirli bir savaş yürütüldüğünü" yönünde yaptığı tespiti hatırlatan Çukur, "Sebebi ne olursa olsun bir devlet kendi vatandaşlarına karşı tank ve top kullanması kabul edilemezdi. Darbe girişimi sırasında yaşananlar yaptığımız tespit ve açıklamaların ne kadar doğru olduğunu gösterdi. Darbe girişimi sırasında yaşananlar yaptığımız tespitin ne kadar doğru olduğunu gösterdi. Devletin 'FETÖ'cü diye yakalayarak içeri attığı asker ve komutanlar, Sur'da, Cizre'de, Nusaybin'de, Silopi'de yaşanan savaşın öncüleri, emir verenleri, tetikçileri hep onlardı. Şehirlerde tank, top ve uçak gibi ağır silahlar ve devletin bütün imkânlarını kullanarak sivillere saldırdılar. Orada resmen katliam yapıldı. Katledilenler arasında çocuk, sivil, yaşlısı, kadını, herkes vardı. Onlar benim çocuğumu da katlettiler. Bu katliamları yapanlar gözü dönmüş kişilerdi. İnsanlık adına bunlardan bir şey beklenmiyordu. 70 yaşındaki bir insanı, anne kucağındaki 3 aylık bir bebeği katlettiler. Bodrumlarda yaralı insanları yakarak katlettiler" dedi.
'13 yaşındaki Cihat'ı katlettiklerinde neden cani demediniz'
Özyönetim direnişinin yaşandığı kentleri yakıp, yıkıp ve talan eden askerlerin, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesi tank, helikopter ve uçaklarla devlet binalarını ve meclisi bombaladığını, sivilleri taradığına işaret eden Çukur, "Bunlar giydikleri askeri üniformayla burada çocuklarımızı katlettiler. Devlet bunları biliyordu. Neden daha önce engel olmadınız. Savaş bittikten, kentler yıkıldıktan sonra bu kişileri görevden aldınız tutukladınız. 'Terörle mücadele' adı altında bunlar 13 yaşındaki Cihat Morgül'ü 17 yaşındaki Rozerin'i katlettiğinde niye o zaman bu askerlere 'terör örgütü üyesi' demiyordunuz. Buna karşı ses çıkaranlarsa biz ailelerdik ve bunların mağdur ettiği insanlardı. Bunları söylediğim için hakkımda soruşturma açtılar" dedi.
'Sözlerimin arkasındayım'
Cizîr, Sûr, Silopiya, Şirnêx, Nisêbîn ve Gever'de yaşanan insanlık dışı ve hukuksuz uygulamalara karşı kamuoyuna yaptığı çağrı nedeniyle hakkında "Örgüt propagandası yaptığı" gerekçesiyle soruşturma açılmasına tepki gösteren Çukur, "Orada insanlar resmen katlediliyordu. 17 yaşındaki çocuğu öldürülmüş ve cenazesini almak için 5 aydan uzun süre bekleyen bir baba olarak bende buna tepki gösterdim. Gerçekten bir büyük bir acıydı. Bu acıyla yaptığımız bir konuşma nedeniyle hakkımda soruşturma açıldı. Konuşmamda söylediğim 'Kürdistan şehitleri' sözünden rahatsız olmuşlar. Kürdistan demek neden sizi bu kadar rahatsız ediyor. Kürdistan demekle bu ülke bölünmez ki. Benim çocuğum aslında bir şehittir. Suriçi'nde mahsur kalan bir sivildi. Kaldığı evin avlusunun kapısında vuruldu. Bu şehit değil de daha ne olacak. Ben söylediğim sözlerin arkasındayım" dedi.
Kızını öldüren ve şehirlerde katliam yıkım ve talanı yapanlardan davacı olduğunu dile getiren Çukur, "Bunlardan ve sorumlulardan şikâyetçiyim. Peşini bırakmayacağım" diye ekledi.